Öncelikle ben ve yoldaş İreç Azerin’in (bundan sonra İ.A.) bugün sunacağımız tartışmayla ilgili bazı acıklamalarda bulunmalıyım. Bizim burada ana çizgileriyle sunacağımız bakış açısı, SB’deki işçi devrimi sorununa özgün bir bakışın taşıyıcısıdır, bu bakış bugüne değin köktenci solun geleneğinde yer almadı ve doğal olarak yaygınlaşıp yerine oturması büyük bir çaba ve enerji gerektirmektedir. Özellikle, Sovyetler sorununu köktenci bir açıdan eleştirmek isteyenler genellikle günümüze değin yapılmış olan eleştirilerin etkisi altındadırlar. Bizim tartışmamız bu yorumlamalardan temelden farklıdır ve daha iyi açıklık kazanabilmesi için mevcut köktenci yorumlamalarla olan sınırlarının sürekli çizilmesi gerekmektedir. Bundan önemlisi, Sovyetlere ilişkin tezlerimiz işçi komünizmi kavaramıyla dolaysız ilişki içindedir. Bu tezler, bizim bakış açımıza göre, bir işçi komünist eğilimin kendi genel bakışına dayanarak Sovyetler deneyine yöneltebileceği eleştirilerden oluşuyor. İşçi komünizmi kavramı ile vurgulanmaya çalışılan şey Marksizm ve komünizmin toplumsal dayanağı olan işçi sınıfından başka değildir. Ne yazık ki komünizm bugün, her zamankinden daha düşünsel bir ekolün biçimine bürünmüş durumda, oysa ister kendi tarihinin büyük bir bölümünde pratik açıdan olsun, ister Marksizm açısından olsun komünizm toplumsal bir harekettir. Bir sınıfın, gerçek toplumsal dönüşümlere yönelik ereksel hareketidir. Bu toplumsal ve sınıfsal başvuru noktası yalnızca Marksist kuramdan siyasal ve örgütsel pratiğe geçişte değil, bizim bugünkü kendi sorunlarımıza olan kuramsal bakışımızda da gözetilmelidir. Sözümona köktenci skolar (ekole bağlı) Marksizmde, işçi sınıfı soyut bir kavramdır, sosyalizm ve sınıf savaşımı da öyle. Gerçek Marksizm’de, yani işçi komünizminde, bunlar gerçek, tarihsel ve toplumsal ilişki ve görüngüleri dile getirirler. Bizim Sovyetlerdeki işçi devrimi eleştirimiz, toplumsal etkin güce sahip gerçek tarihsel bir sürecin eleştirisidir, bundan dolayı öncelikle de bu gerçek terihi, somut dinamizmi ve içinde var olan toplumsal güçlerin hareketini o belirli uğrakta gözönünde bulundurarak değerlendirebilmelidir. Bundan dolayı, biz, uluslararsı çapta Sovyet deneyinin köktenci eleştirisi diye bilinen şeyle ciddi ayrılıklara iye olduğumuzu düşünüyoruz. Bizim Rus devrimi eleştirimiz bu güne değin yapılmış olan köktenci eleştiri geleneğinde yer almıyor –Gerçek deneyim ile kendi önsel yargıları arasında var olan direnci açıklayabildiği ölçüde, Rus devriminin farklı yönlerinin proleter özelliklerini inkar ettiği ölçüde Marksizm ve ortodoks Marksizm’e daha çok yaklaştığını sanan ve bu ölçüde sorunu daha “derin” eleştirdiğini düşünen gelenek– İşçi komünizminin bakış açısı, “köktenci” solun, sol komünizm, yeni sol vs. deki Bolşevik devrimi eleştirmenlerinin vurdum duymazlığı ile Sovyet deneyini bir kenara atıp görmezlikten gelemez. Bu deneyim milyonluk bir sınıfın pratiği sonucunda ortaya çıkmıştır, kendi çıkarları ve kurtuluşu için çabaladığına inananan bir sınfın pratiği. On yıllar boyunca en ilerici işçi örgüt ve partileri bu devrimi biçimlendirmeye çalıştılar. Bu yalnızca işçi sınıfının mücadelesinin yazgısına değil çağdaş dünyanın yazgısına da damgasını basmış bir devrim idi. Bu deneyimi yalnızca önderliğinin ideolojik katışıksızlığı ve kuramsal yetkinliği ölçeği ile değerlendirmek olası değildir. Bu ikincisinde en ufak bir yetersizlik göründüğünde tüm bu pratik ve deneyimin hiçe dönüşmesine yeterli imiş gibi! İşçi sınıfının pratiğini yalnızca büyük toplumsal güçler etkisizlertirebilirler, başka sınıfların toplumsal güçleri. Kuramsal arınmamışlık, önsel yargı ve örneklerle örtüşmemek büyük somut ve toplumsal bir deneyimi yoksamaya hak kazandırmazlar. Biz, hangi belirli koşullar, hangi özdeksel ve toplumsal güçlerin etkisiyle, Rusya’daki işçi sınıfının büyük atılımının sonunda yenilgiyle sonuçlandığını gösterebilmeliyiz. Bundan dolayı bizim Sovyet deneyi eleştirimiz bugünkü köktenci Sol’a yeterince “köktenci” gönümemesine karşın, bizce bu, bu deneyime en köktenci bakışı sunmaktadır. Aslında bizim tartışmamızın ana eksenlerinden biri de, bugüne kadarki Sovyet deneyinin köktenci eleştirisinin bir yandan skolar inkarcılık öte yandan ise köktenci demokratizmin temsil ettiği biçimindedir. Oysa gerçek köktenci eleştiri yalnızca proleter ve sosyalist bir eleştiri olabilir ve bu bizim burada ana çizgileriyle dile getirmeye çalıştığımız eleştiridir.
BU TARTIŞMANIN ANA ÇİZGİLERİ VE BAŞLIKLARIBu tartışma aşağıdaki alanlardan sunulacak:1) Genel çerçeve ve tartışmanın ana tezlerinin sunuşu. Bu bölümü ben sunacağım. 2) Bazı temel sorunların daha ayrıntılı ayrıştırılması. Bu bölümü yoldaş İrec Azerin sunacak. 3) Tartışılan noktaların, burada dile getirilecek görüşler ve sorulan sorular çercevesinde açıklanması. Benim tartışma konum olan birinci bölümde aşağıdaki başlıklar ele alınacak: 1) Bizim yöntemsel hareket noktamız. Demokratik eleştiri mi sosyalist eleştiri mi? Şimdiye değin bütün eleştirilerin gerek Sosyalizm yorumunda gerekse belirli toplumsal ilişkiler bağlamında Rus revizyonizmi ile benzerlikler ve yakınlıkları olduğundan, ister istemez kendi eleştirisini demokrasi sorunu üzerinde yoğunlaştırmıştır ve bundan dolayı da sosyalist proletaryanın bu deneyimle olan çelişkisi üzerine eğilemez. Biz bu radikal -demokratik eleştirinin karşısına, sosyalist proleter eleştirisini çıkarıyoruz. 2) Rus devriminin tarihsel - toplumsal çerçevesi: Rus devrimi sırf Marksizmin içsel tarihinin çerçevesinde açıklanıp yorumlanamaz. Bu toplumsal bir devrimdir, bir toplum bazında, sözcüğün tam anlamıyla bir devrim, içinde cereyan eden belirli özdeksel gidişlerle bir devrim. Öyleyse bu devrimin yazgısını araştırırken yalnızca skolar açıklamalarla yetinilemez yahut da sırf işçi sınıfının pratiği gözönünde tutulamaz. Tüm toplumsal sınıfların hareket ve pratikleri ve toplumun bütünündeki özdeksel süreçleri gözönünde bulundurmak gerek. Rus devrimi toplumun özdeksel tarihinin bir dönüm noktasıdır. Yalnızca işçi sınıfının mücadelesinde ve ondan daha da sınırlı sosyalist ve Marksist hareketinin içtarihinin belirli bir uğrağı değildir. 3) Rusya’daki işçi devriminin yozlaşma ve yenilgisinin düşünsel temelleri: Bu bölümde devrimin Rusya’da ilerlemesi ve yengisini önleyen temel kuramsal zaâfları ele alacağız. 4) Sovyet deneyinin temel düğüm noktaları: Bu bölümde, Sovyet deneyi karşısında her tavrın yanıtlaması gereken temel sorunların bir listesini ele alacağız. Bu listenin tam olabilmesi onun yoğun olmasını gerektirir. Biz ise aşağıdaki soruları ele alacağız: 1) Ekim devrimi sonrası Sovyet devletinin sınıfsal karekteristiği. 2) Proletarya diktatörlüğü döneminde ekonomi ve politika ve bunların birbiriyle ilişkileri. 3) "Bir ülkede sosyalizm" ister genel kuramsal bir sorunsal olarak, ister Rus devriminin özel bir sorunu olarak. 4) Bu günkü Sovyetlerin özelliğinin değerlendirilmesi. 5) Bürokrasi sorunu, partinin yozlaşması, revizyonizmin ortaya çıkışı, parti içi demokrasi ve bugüne kadarki Sovyet deneyi eleştirilerinin diğer eksenleri. 6) Ekim devriminin öğrettikleri.
DEMOKRATİK ELEŞTİRİ Mİ SOSYALİST ELEŞTİRİ Mİ?Daha önce bu tezlerden ereğimizin Sovyet deneyinin sosyalist bir eleştirisini sunmak olduğunu söyledik. Bu sosyalist sözcüğünü vurguluyorum, çünkü bugüne değin eleştirinin büyük bölümünün sosyalistçe olmadığı görüşündeyim, bu daha çok köktenci kalıplar içinde sunulmuş demokratik bir eleştiri olmuştur.Anlaşılması gereken temel nokta şudur: Sovyet deneyinin en köktenci demokratik eleştirisi, partinin sapmalarına yönelik, parti içinde kuramsal ve ideolojik yanlış bakış ve zaâfları, devrimden sonra hükümet yapısı, Sovyet devletinin uluslararası alanda edimleri vb.ini kendi çözümleme konusu yapmış olan eleştiri, Sovyet deneyi içindeki en tartışma konusu olan noktayı, yani niçin Sovyetlerde sosyalist toplum kurulamadı, niye Sovyetlerde sosyalist ekonomi ve üretim ilişkileri yaşama geçirilemedi sorularını yanıtlamamakla kalmayıp, kendi parmak bastığı yönlerin de –yukarda sıraladığım– materyalist bir eleştirisini sunamıyor. Bu eleştirilerden genelde öyle anlaşılıyor ki böyle sapmalar mikrobik bir hastalık gibi bir yerden başlayıp güçlenip ve herşeyi yozlaştırıp bozguna uğratıyor. Oysa ki tarihsel materyalizmin bütün değeri ve Marksizm’in bütün yöntemsel ürünleri üstyapısal değişimlerin, yani düşünsel, siyasal, idari, hukuksal vb. nin özdeksel temellerini çözümleyebilmesindedir. Böyle değişimlerin ekonomik ve özdeksel temellerine gönderme yapamayan bir bakışın bu değişimlerin kendisine uyguladığı çözümlemeler doğal olarak yetersiz kalır. Sosyalist eleştirinin ekseni, Rusya toplumunun devrimden sonraki ekonomik değişimdir. Bu, Marksizm’in özüdür ve bu yargının yadsınması bizce Marksist olmayan bir tavrın belirtisidir. Sovyet deneyinde çözümlenmesi gereken konunun ekonomik değişim olduğu sorunsalını yadsımak, bütün sorunun üstünü çizip bir kenara atmak anlamına gelir. Niçin? Birincisi: İşçi sınıfı ve Marksizm açısından, sosyalist devrim özünde ekonomik bir devrimdir ve yalnızca bu temel üzerinde toplumsal bir devrim niteliği taşıyabilir. Bizim dönemimizin Marksizm’inde bu noktanın unutulması, insanların üretim sürecindeki konumu ve toplumun ekonomik altyapısında bir dönüşüm yaratma anlamında toplumsal bir devrim kuramından siyasal gücün ele geçirilmesi “bilimine” indirgenen Marksizm’in gerçeği, proleter olmayan kesimlerin kendi devrimci ve sosyalist olmayan çıkarlarını dile getirmek üzere Marksizm’den bir örtü olarak yararlanmalarına dayanıyor. Toplumsal devrimin temeli ve ekseni toplumun ekonomisinin devrimci dönüşümüdür. Üretimin nicel dönüşümü olarak ekonomik dönüşüm değil; Marks’ın kullandığı anlamda, yani üretimin toplumsal ilişkilerinin dönüşümü (toplumun üretim gücünün hızlı bir artışına neden olan bir dönüşüm). Bu, Marksist kuramın özü ve sürekli devrimciliğinin temelidir. Çünkü demokrasi olayı, insanlar arası –kesimler arası ve uluslararası– hukuksal, siyasal, kültürel hatta ekonomik ayrıcalıkların kaldırılmasının hiçbiri yeni ve Marksizm’e özgü değildir. Bunlar insanların eski ülküleridir. Marksizm’e özel bir statü kazandıran şey, bu istemler ve ülküleri belirli bir ekonomik düzenin devrilmesine, var olan ekonomik ilişkilere ve bu toplumun bağrında bu düzenin içindeki toplumsal üretimde belirli bir konuma iye bir sınıfın yükselişine bağlamasıdır. Sosyalizm ve komünizm bu sınıfın var olan sömürü ve sınıfsal toplumsal düzene karşı yani kapitalizme karşı savaşımı sonucunda elde edilir. Bu yalnızca burjuva mülkiyet ilişkilerini ortadan kaldırarak ve üretim araçlarının ortak (toplumsal) mülkiyete geçirilmesi ile kendi devrimci ereğine ulaşabilen bir savaşımdır. Bunu Marksizm’den alıp çıkarırsak, özgün ve yeni hiçbir şey kalmaz onda. Marksizm, insanlığın bu eşitlikçi ve özgürlükçü istemlerini yanıtlarken, onun gerçek yolunu, ekonomik bir düzen olarak kapitalizmin yıkılması ve sosyalizmin kurulmasını, yine herşeyden önce ekonomik bir düzen olarak, sunabilen ve bu dönüşümü gerçekleştirebilecek toplumsal ve sınıfsal gücü yine bu toplum içinde gösterebilen harekettir. Marksizm açıkca, toplumun ekonomik altyapısında böyle bir dönüşüm olmaksızın, bu ülkülerin ciddi biçimde gerçekleşebilecek özdeksel temelden yoksun olduklarını gösteriyor. Öyleyse açıkça görülüyor ki işçi sınıfı ve toplumun devrimci dönüşümü bakış noktalarından, her sosyalist devrim (Ekim devrimi dahil) bu eksendeki ereğinin gerçekleşmesi çerçevesinde değerlendirilmelidir. Bir cümlede söyleyecek olursak, devrimin yenilgisi, yengisinde kullanılan aynı ölçütle değerlendirilmelidir, bu da bir ekonomik üretim biçimi olarak kapitalizmin devrilmesidir. Öyleyse Rus devrimi ve onun gelişimlerinin tartışılması işçi sınıfının hangi koşullarda ve nasıl siyasal gücü ele geçirdiği ve bu ülkedeki kapitalist yapının alt üst oluşuna nasıl olup da yol açamadığı ekseninde yapılabilir ve yapılmalıdır. Bu bir işçi devrimi olarak Rus devrimi deneyinin proleter ve sosyalist eleştirisinin temelidir. Böyle olunca biz daha burada başlangıçta kendi bakış açımız ile öteki bakış açıları arasındaki derin (bizce sınıfsal) ayrılık üzerinde duruyoruz; (işçi sınıfının siyasal gücü ele geçirdikten sonra Rusya’da ekonomik dönüşümün “olanaksızlığını” kendi çözümlemelerinin temeli olarak belirleyen bakış açıları –ister “dünya devrimi zorunluluğu” formülasyonu ile olsun, ister “Rusya’nın geri kalmışlığı” vb. formülasyonlarıyla) çünkü bu bakış açıları temelde Rusya’da işçi devriminin varoluş felsefesini yadsıyorlar. İkincisi: Rusyada ekonomik dönüşümün tartışılması sosyalist eleştirinin ana eksenidir, çünkü yalnızca bu sorunun araştırılması bile devrimin siyasal ve ideolojik yozlaşmasını açıklayabilir. (Örneğin hükümet yapısının bürokratikleşmesi, partinin sınıfsal yönsem ve eyleminin karışması, Sovyet devletinin iç ve dış siyasetlerindeki sapma ve yanlışlar, ahlaki ve kültürel geri dönüş bu alanlardaki devrimin ilk ilerlemelerine karşın vb.) Bize göre bu istenmeyen siyasal ve ideolojik (bir sözcükle üstyapısal) gelişmelerin nedeni ancak Rusya’daki ekonomik ilişkilerin devrimci dönüşümünü engelleyen etmenlerin araştırılmasıyla doğru biçimde çözümlenebilir. Siyasal gücün işçi sınıfı tarafından ele geçirilmesi ve elde tutulması proleter devrimin ilk adımıdır. Ancak bu ele geçirilmiş güç Engels’in de vurguladığı gibi “işçi sınıfının kapitalist düşmanlarının bastırılması ve onsuz bütün yenginin yenilgiye dönüştüğü ve Paris komünü gibi işçi sınıfının kıyımına yol açacak, toplumun ekonomik devriminin yapılmasının hizmetine girmelidir.” (Engels, Marks’ın ölümü dolayısıyla). Görüldüğü gibi bu, Marksizm’in basit bir yargısı ve açık bir gerekliliğidir, doğal olarak proleter olmayan sınıflarca elden geçirilmemiş ve tahrif olmamış açık ve canlı yargılarının proleter olmayan solun içeriksiz ve karışık yorumlarına tutsak olmamış bir Marksizm. Sorun bu denli açık. Eğer işçiler (siyasal) gücü ele geçirdikten sonra toplumun ekonomik altyapısını dönüştüremezlerse, devrimleri sonuçlanamaz ve sonunda işçi sınıfının kıyımına yol açar. Engels, Paris komününden sonra olanların bu gerçeği deneyle gösterdiğini özellikle vurguluyor. Rusya’da olup bitenler aslında Engels’in bu cümlesinde dile getirilmiştir. Tek fark bu sınıfın kıyımının, düşmanın açık askeri kuvvetleri tarafından, belirli bir günde şu ya da bu kentin işgal edilmesi ile değil, uzun ve karmaşık bir süreç içerisinde farklı cephelerde gerçekleşmesidir. Sonuç ise son kertede aynıydı. İşçi sınıfının yenilgisi ve kıyımı. Bu yenilgi ve kıyımın boyutları Paris komünü döneminden daha küçük değildi. Bugün tanık olduğumuz, muzaffer Rusya proletaryasının toplumun ekonomik temellerindeki zorunlu devrimci dönüşümlerini gerçekleştirememesinin sonucudur, ekonomik devrimini başaramamanın sonucu. Rus devrimindeki siyasal, ideolojik ve idari yozlaşma toplumun ekonomisinde devrimci bir dönüşüm yaratamamasından kaynaklanıyor. Bu, bizim bakışaçımız doğrultusunda vardığımız yargıdır. Bu, Ekim devriminden çıkardığımız temel derstir. Bu, Sovyet deneyinin sosyalist eleştirisinin hareket noktasıdır. Bu noktaları gözönünde bulundurarak, Sovyet deneyinin araştırılmasında bürokratizmin ortaya çıkışı, partinin siyasal ve kuramsal yozlaşması, toplumu ve devrimin diğer üstyapısal alanlarının gözlemlemesini temel alan bakışaçılarıyla yöntemsel ayrılıklarımız sözkonusudur. Bu gözlemlenen güçlükler bizce Rus devriminin duraklaması ve yozlaşması sürecinin nedenleri değil sonuçlarıdırlar. Bunlar açıklanması gereken gerçeğin parçalarıdırlar yoksa bu gerçeği çözümleme araçları değildirler. Devrim deneyinin yenilgisinin bu gibi etmenlerle açıklanması, sonucun sonuç ile açıklanmasıdır. Tıpkı bir hastalığın ortaya çıkışının yan etkileri ve belirtileriyle açıklanması gibi. Bu söylediklerimiz bizim tartışmamızdaki hareket noktamızı açıklağa kavuşturmuş olmalıdır. Tartışma boyunca bu noktalara daha ayrıntılı biçimde eğileceğiz. EKİM DEVRİMİNİN TOPLUMSAL ÇERÇEVESİEkim devrimi genel olarak kapitalist toplumun devinimi içinde, özel olarak da Rusya toplumunda belirli toplumsal durum ve koşullarda ve tarih içinde bir uğrak olarak oluştu. Ekim devrimini sırf bu hareketin bir aşaması ve çizgisel bir sonucu olarak işçi ve komünist hareketinin sınırlı çerçevesi içinde değerlendirme eksik bir yorum olacaktır. Gerek devrimin oluşumu ve gerçekleşmesi, gerek onun sonraki yozlaşma süreci çağdaş ve gerçek tarihinin ve toplumunun içinde araşıtırılmalıdır; bu gerçek yalnızca devrimin etkin ve kuramsal öğesini değil bütün sınfsal ve toplumsal ilişkileri, yalnızca işçi sınıfı, erekleri ve ülkülerini değil ayrıca toplumun bütün ana sınıflarının durumu, istemleri ve hareket yönlerini de içermelidir. Eğer sosyalist devrim Rusya’da başarıya ulaşsaydı ve yeni sosyalist bir topulm inşa edilseydi o zaman biz Rusya toplumunun toplumsal evrimi tarihinde temel bir kopuşla karşılaşırdık. Toplumsal bir durum, bütün özdeksel temelleri, gidiş ve güçleriyle yadsınıp yerine yeni dinamizm, ülkü, erek ve öncelikleriyle yeni bir toplumsal durum oluşurdu. Oysa devrimin yenilgisi onu devrim öncesi toplumun evrim tarihinin içine yerleştiriyor. Bundan dolayı sorun bu basit biçimiyle ortaya konamaz: “İşçi sınıfının yengisi ya da yenilgisi”. Ekim devrimi büyük tarihsel bir olaydı. Onun yengisi kesinlikle belirleyici olurdu. Ama yenilgisi bugüne değinki toplumun tarihsel devimi içinde kendi yerini bulmalıydı. Başka bir deyişle yenilmiş işçi devrimi Rusya toplumsal tarihi içinde çok önemli bir an ve uğrağı temsil eder. Yenilmiş kapitalizm-karşıtı devrim, darbe yemiş ama yenilmemiş kapitalizmin evrimi zincirinin bir halkasına dönüşüyor ve böylece kendisinden önceki toplumsal tarihinin özü ile birleşiyor. Rus devriminin yenilgisi, ne olursa olsun, Rusya’daki burjuva toplum evriminin bir anıdır.Ekim devrimine toplumsal bakış başka bir deyişle onun toplumsal çerçevesini kavramak, bizim çözümlememizde önemli bir yere iyedir. Daha sonra bu tartışmada daha belirgin çıkarımları sunacağım. Fakat burada Sovyetler sorununu tanıma çözümlemesinde bu ele-alış biçiminin önemini kısaca belirtmeliyim. Devrim, Ekim devrimi gibi büyük bir devrim dahi, toplum içinde bir olaydır. Toplum, devrimi gerektiren ve üreten, onun sınırını çizen ve ona egemen mekanizmayı yaratan bütünsel ve büyük görüngüdür. Temel olarak devrim toplum çözümlemeleriyle tanınıp kavranabilir. Bu yargı çok basit ve açık gibi görünüyor. Fakat insanların davranışlarını toplumsal ilişkiler içinde yorumlayabilmek için topluma başvurmak Marksizm’in köşe taşıdır. Köktenci solcuların bir çok yorumunda bu basit Marksist yargı unutulmuştur. Devrimin sonuçları her ne ise, bu sonuçlar devrimin kendi içinde değillerdi. Bunlar devrimin Rusya toplumuna etkisinin sonuçlarıydı. Devrim hakkında konuşurken, unutmamamız gereken şey geniş belirli toplumsal ilişkiler içinde konuştuğumuzdur. Devrim kendi bağımsız mekanizmalarını ve dinamizmini tarihin hareketinin temeline oturtmak üzere toplumu belirlemez, tersine, devrim toplumsal mekanizmalar ve dinamizmlerin sonucudur. Örneğin herhangi biri birdenbire Rusya’da “bürokrasi” temeline dayanan yeni bir egemen sınıf bulguladığında toplumu devrimin sonucuna dönüştürüyor. Marksist yorumda ise devrim, sınıfların çekişme ve çatışmalarının bir alanıdır. Köktenci solun toplumsal ve materyalist olmayan değerlendimelerinde ise toplumsal sınıflar devrimin yaratılarıdırlar. Ya da biri 1917 devriminin ertesindeki temel sınıfsal çelişkileri gönlünce proletarya ile kenardaki katmanların çelişkisine dönüştürdüğünde, toplumu devrimin bir işlevi olarak tanımlamakta. Marksizm’de devrim, topluma egemen üretim ilişkilerinin çerçevesinde oluşan asıl toplumsal sınıflar arasındaki ayrılık ve savaşımının yansımasıdır. Köktenci sol’da toplumsal sınıflar devrimin istencine göre ileri geri gidiyorlar, yok ediliyorlar ya da yaşatılıyorlar. Ekonomik ilişkileri değiştiren muzaffer bir sosyalist devrimin sınıfları ve toplumu dönüşüme uğratacağı kesindir. Fakat sosyalizmin bütün yaratıcılığı da işte bu ekonomik ilişkilerin değişime uğramasında yatar. Öyleyse yengin bir devrimden değil yarım kalmış, başarısız ya da yenilmiş bir devrimden söz eden kimse, üretim ilişkilerinde devrimci bir değişikliğin gerçekleşmediğini kabul eden kişi, bugüne kadarki mevcut toplumu kendi çözümlenmesinde gözardı edip devrimi devrimin kendi temeline dayanarak değerlendiremez. Bu tamamen idealizm ve Marks’ın tarihsel materyalizmine bütünüyle sırtını dönmek olur. Ekim devrimine toplumsal bakış bizim devrim hareketinin dinamizmini araştırırken tarihsel materyalizme bağlı kalmamızı sağlıyor, ayrıca üretim ilişkileri, gerçek sınıfsal çelişkiler gibi toplumsal etkenleri ve bunlar arasındaki tarihsel sürekliliği gözardı etmememize neden oluyor, özellikle devrimin ortaya çıkışı ve Ekim’den sonra seyri konusunda, temel toplumsal düğüm noktaları, sınıf savaşımının anahtar sorunları ve toplumun devrim yoluyla hareketinin gerçek dinamiklerini tanımamızı sağlıyor. Tartışmanın bu bölümünde benim amacım bu noktalara parmak basmaktır. Rusya devriminin eksenindeki soruna parmak basmak. Ekim devrimini olanaklı kılan ve daha sonra onun yazgısında belirleyici olan soruna. Bu sorun bence Rusya proletaryası ve burjuvazisinin, devrimden önceki 4-5 on yıl öncesinden devrimden sonraki on yıla değin Rusya toplumunun yazgısını gelişme ve evrim çevresini çizen, karşı karşıya gelişidir. Rusya tarihi devrimden önceki on yıllarda ciddi biçimde kapitalist toplumun iki ana sınıfının –burjuvazi ile proletarya– ortaya çıkışı ve gelişmesinin etkisi altındaydı. Aynı anda kendilerini yalnızca birbirleriyle değil tüm varolan siyasal, ekonomik ve toplumsal durumda karşı karşıya bulan iki sınıf. İki sınıf, geri kalmış çarlık Rusya ya da Lenin’in deyimiyle yarı-feodal Rusya’nın karşısında bel doğrultup onun içinde gelişmeye başlarlar. Her iki sınıf varolan geri kalmış gerçeklik karşısında “bayındır, özgür ve endüstrileşmiş bir Rusya” düşünü koyarlar. XX. YY’ın başında, Rusyanın ciddi dönüşümlere uğrayacağı artık herkes için kaçınılmazdır. Rusya’nın diğer Avrupa ülkelerinin karşısında ekonomik, siyasal ve kültürel geri kalmışlığı toplumsal karşı koyuş ve eleştirinin temeline dönüşmüştür. Ama bundan sonraki Rusya toplumunun hareketinde ana etken geri kalmış Rusyanın iki ayrı bakış açısından eş-zamanlı eleştirilmesi oluyor. Rus toplumunun karşısında iki seçenek bulunuyor. Toplumun ayrı ve düşman iki sınıfının seçenekleri, kapitalizm ve sosyalizm yalnızca birbiri karşısında değil, özellikle ve daha ciddi biçimde varolan Rusya karşısında yanyana duran iki ayrı çerçevedirler. Rusya’nın bütün burjuvazisi, Batı Avrupa’nın aynı dönemde ürünlerini çılgınca gösterime sunduğu, kapitalist uygarlık yoluna katılmak istemektedir. Rusya proletaryası, Rus sosyal demokrasisinin etkisi altında günden güne daha güçlü biçimde sosyalizm çağrısı yapar. Rusya’nın toplumsal gerçekleri, Avrupa ülkeleri toplumuna ait oluşu, silahlı gücü ve sömürgeci bir ülke olarak gücü, ekonomik genişliği bütün bunlar her iki seçeneğe tarihsel gerçekleşebilme olasılığı tanımaktadır. Somut olarak XIX. yy. sonu geri kalmış Rusya’sı XX. yy’da kapitalist ya da sosyalist bir Rusya olabilir. Ekonomik gelişme her iki seçenek ile de olanaklıdır. Bu iki seçeneğin toplumsal güçleri örgütlü ve merkezileşmiş durumdadırlar. Her iki seçeneğin tarihsel çevresi Rusya toplumunun gediklerine işlemiş ve devrimci zihniyetin temellerinin oluşumuna neden olmuşlardır. Burada birkaç noktaya dikkat etmeli. 1- Toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel geri kalmışlığın somut varlığı, her iki ayrı sınıfsal seçeneğin “ortak” yönlerinin uzun süre ön plana çıkıp vurgulanmasına neden olmuştur. Sosyalizm ve kapitalizmin bir yakınlığı sözkonusu değildir, ama gerçek feodal ilişkiler, çarlık, baskı ve cehalet ise, her iki seçeneğin modernist ögesi olarak kaçınılmaz bir şekilde ön plana çıkarılıp vurgulanırlar. Proletarya ve burjuvazinin her ikisi de bu ekonomik ve siyasal geri kalmışlığın düşmanlarıdır. Bu ortak yön yalnızca açığa çıkmakla kalmaz, ayrıca bilinçlice, özellikle sosyalist hareket tarafından vurgulanır. Rus sosyal demokrasisi, Narodnizm’in tersine, kapitalist gelişmeyi bir dereceye kadar, toplumun sosyalizme doğru hareketi yönünde istenilir ve yaşamsal olarak değerlendirir. Sosyal demokrasi birçok kez, ister siyasal yönden olsun ister kültürel savaşımda kendini burjuva seçeneğinin yandaşlarıyla aynı yönde bulur. Somut Marksizm’in Rusya ekonomisi konusundaki yargılarıyla yandaşlık, özellikle Menşeviklerin Rus liberalleri ile işbirliği ve ayrıca sosyal demokrat önderlerin özellikle Bolşeviklerin Rus tarihinin burjuva demokrat kahramanlarını sürekli övmeleri bu gerçeğin tanıklarıdırlar. Bu işbirliği, gerçi tarihin belirli uğraklarında kaçınılmazdırlar ama pratikte proleter ufkun burjuva ufkundan tam ve bütünsel ayrılma ve kopması sürecini yavaşlattılar ve kendi olumsuz etkilerini bana kalırsa özellikle Ekim devriminden sonra ortaya çıkardılar. 2- Rus sosyal demokrasisinin Rusya’daki ekonomik ve topulumsal modernizmin sonucu olmadığı kesindir. Sosyal demokrasi, Rusya’nın ürünü ve bir Rus görüngüsü değildi. Bugünkü komünizm gerçi bir çok ülkede yerel Nasyonal Reformizmin dolaysız yansıması olduğu ve Marksizm’den ödünç alınmış kalıplarla açıklanır olması gerçeğine karşın Rusya sosyal demokrasinin uluslararası proleter ordusuyla birliği sınıfsal ve enternasyonalist temelleri tamamen apaçıktı. Ama buna rağmen sosyal demokrasi Rusya’da ulusal modernizm ve Rus reformizmi için bir kalıp geliştiriyordu ve kaçınılmaz olarak Çar karşıtı itirazların büyük bir bölümünü özellikle küçük-burjuva kesimler için eleştirisini kendine doğru kanalize ediyordu. Rus sosyal demokrasisi kendi hareketi içinde nasyonel-reformizmin kendi saflarında üretimi ve yeniden üretimi gerçeğine tanık oluyor ve bunun Rus sosyal demokrasisi içinde bir kanada dönüştüğü gerçeği ile karşı karşıya kalıyordu. Menşevikler Rus toplumundaki bu toplumsal yönelimin özdeksel ve gerçek somutlaşması idiler. Fakat Menşevizm yalnızca bu eğilim ve yönelimlerin kalıbı değildi. Rusya’da proletarya ve burjuvazinin savaşımı, sosyalizm ve kapitalizmin savaşımı, Rusya’nın işçi sosyal demokrasisi ile burjuva parti ve temsilcileri arasındaki savaşımla sınırlı değildi. Bu savaş sosyal demokrasinin kendi hareket dinamiklerinin bazılarını da getiriyor, ayrılıklarsa, taktiklere ve sonunda Rus devriminin uzak planına ilişkin belirleyici savaşımlara neden oluyordu. 1905 devrimi sırasında geçici devrimci hükümete karşı tavır alma sorunu ve Bolşevikler ile Menşeviklerin ayrılması, dünya savaşı ve Rus sosyal demokrasisi içinde varolan farklı tutumlar, Ekim Devrimi ve Bolşevik Parti’nin kendi içinde farklı fraksiyonların bu devrimin seyrine ilişkin tavırları sorunu, bütün bunlar bu sınıfsal savaşımın içselliğinin göstergeleridirler. Bu çekişmeler bütün işçi partilerinde farklı oranlarda vardır. Ama Rusya’ya ilişkin temel sorun bu çekişmelerde düğüm noktasının Rusya’nın geleceğine ekonomik ve toplumsal gelişmesine ilişkin, toplumdaki tüm sınıfsal çevrelerin çakışması sorunuydu. 3- Böylece Rus sosyal demokrasisinin tarihi ve Rusya’daki işçi ve komünist devrimciliğin tarihinin aynı anda burjuvazinin nasyonalist ve modernist ufkunun etkilerinden kopma tarihi olduğu apaçıktır. Bu, burjuvazi ile Çarlık karşıtı tarihsel işbirliğinden, Rus toplumunun geri kalmış ekonomik ilişkileri ve aşağı üretim tekniğini mahkum etmekteki işbiriliğinden dolayı, baskıya karşı tarihsel yandaşlıktan dolayı zorunluluk kazanan bir kopuştu. Rus sosyal demokrasisi yalnızca proletaryanın antikapitalist başkaldırısının bir kalıbı olarak değil, aynı zamanda tüm halkın modernist itirazının bir çıkış yolu olarak var olmuştu. Rus sosyaldemokrasisi, toplumsal bir hareket olarak yalnızca proleter sosyalizmi ve enternasyonalizmin Rusya’daki temsilcisi olarak değil, ayrıca “Rusya toplumunun devrimcisi” için çekici bir kalıp idi ve bu “devrimci” tarihsel olarak demokratik ve nasyonalist itirazın özünde doğmuştu. Ama Rusya’nın sınıfsal evrimi ve kutuplaşması süreci ve ayrıca Rusya’da Marksizm’in kuramsal ve siyasal incelenişi sosyal demokrasiyi olduğu gibi el değemeden bırakıp onu toplumsal devrimin öncü gücü ve öğesine dönüştüremezdi. Rusya sosyal demokrasisinin tarihi aynı zamanda proletaryanın ve proleter çizginin ufkunun burjuva ufkundan ayrılması tarihidir. Bu ayılma süreci hepimizin tanıdığı uğraklar ve dönüm noktalarına iyedir. Proleter olmayan halk sosyalizmi olarak Narodnizm ve Narodnik eleştiriden ayrılma devrimci sosyal demokrasinin ortaya çıkışının başlangıcı idi. 1905 devriminde işçi sınıfının burjuva bir devrimde siyasal güç ile ilişkisi ve proletaryanın liberal burjuvazi ile karşılaşması sorununa ilişkin Bolşevizm ve Menşevizm arasınadki tartışma, proleter partiye ilişkin tartışmalar, toprak reformunun Bolşevik çözümlenmesi ve stolipinist gericiliğinin Rusya ekonomik dokusu üzerindeki tarihsel sonuçlarının kavranması ve en önemlisi Bolşevizmin dünya savaşı karşıısndaki tavrı ve devrimci sosyal demokrasinin en ileri biçimde işçi karşıtı bir eğilim olarak nasyonalizm ve vatan aşkını mahkum etmesi gerektiği yargısı, bunlar işçi sınıfının kendi uzak planı ve seçeneğini burjuva çevreninden ayırdığı ve sınıfsal bağımsız bir güç olarak karşısında durduğu anlardır. Bu kopuş süreci Leninizmin önemli bir temeli ve belirleyici bir yanıdır, biz “1924 - 28 ekonomik tartışmalarında Leninizmin temsil edilmediğini” söylediğimizde bu gerçeğe başvuruyoruz, (proleter ufkun burjuva ufkundan ayrılması gerektiği gerçeğine) böyle bir kopuş Rus devriminin en belirleyici uğrağında, işçi devriminin temel görevi kapitalizmin devrimci dönüşümü olduğu uğrakta zorunlu olmaktaydı. Sonuç olarak bizim vurgumuz Rusya’daki sınıf savaşımı, baştan ayrı ve kopuk (düşünsel, siyasal ve pratik seçeneği bakımından) iki gücün savaşımı değildi. Bu tam olarak ayrılmış ve birbirine karşı durmuş iki cephenin savaşımı değildi. Rusya’daki sınıfsal savaşım proletaryanın adım adım nasyonalizm, liberalizm ve endüstriyel modernist Rus burjuvazisinden ayrılma sürecini içeriyordu. Söylediğim gibi Rus sosyal demokrasisi tarihi Bolşevizm önderliğindeki Rusya proletaryasının nasıl adım adım Birleşik Rus Muhalefetinin varsayımlarını kırdığı ve kendi ülküleri ve bağımsız çevrenini toplumsal ve siyasal sorunlara ilişkin bulup uyguladığı ve Rusya toplumunun sonraki evrimi için iki seçeneğin karşı karşıya gelişiyle nasıl daha öne geçtiğini göstermektedir. Bununla birlikte bizim tartışmamızın temelini oluşturan şey 1917'de, ideolojik ve siyasal boyutlarda bu ayrılığın kesinlikle gerçekleşmiş olmasına karşın, ekonomik yönden, Çarizmin yıkılışından sonra Rus toplumunun ekonomik evriminin ufku ve uzak planı anlamında, kesin olarak gerçekleşmemiş olmasıydı. Devrimden sonraki toplumun ekonomik sorununa ilişkin, burjuva reçetelerine karşılık proletarya ufkunun belirgin olduğu hiç bir temel polemik 1917 devriminden önce yapılmamıştı. Proletaryaya özgü ekonomik bakış, ona özgü siyasal bakışla, örneğin devlet, emperyalist savaş, demokrasi vb. ilişkin asla aynı güçte tasarlanıp tartışılmadı. Bu görüşün, yeni ekonomik ilişkiler olarak sosyalizmin kendisinde ve bireysel iyeliğin kaldırılışında yeterince açık biçimde varolduğu söylenebilir. Ancak sorun da tam burada. Özel olarak Rus sosyal demokrasisinin ve genelde tüm sosyal demokrasinin düşüncesindeki sosyalizmin temel belirleyicileri özel iyeliğin kaldırılması, ekonomik planlama, üretimin merkezileşmesi (yoğunlaşması) ve üretim güçlerinin artmasıdır. Bu sosyal demokrasinin ekonomik düşüncesinin temel içeriğidir ve Plehanov tarafından hazırlanan Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin ilk programının ön taslağından 24 - 28 yılarının tartışmalarına değin açık biçimde kendini göstermektedir. İlginç olan şudur ki, bu, bugünkü reformist sosyal demokrasinin II. Enternasyonalin mirasçılaranın sosyalist ekonomi yorumlarının ana eksenidir, bu, burjuvazinin sosyalizm formülasyonunun temelidir. Rus Sosyal demokrasisinin yorumlarıyla ekonomik alandaki proleter devrimi ve sosyalizmin temel sorunları, üretim güçlerinin büyümesi, endüstriyel gelişim ve planlamaya dayalı modern bir ekonomi kurmaktır. Bunun nedeni de kuramsal formülasyonlarda, kapitalizmin temelde “üretim anarşisi” açısından eleştirilmesidir. Doğaldır ki bu kapitalizmin antitezi bu anarşiye planlama yoluyla son veren ekonomik düzen olarak düşünülür. Sosyalizmin daha temel sorunları, örneğin burjuva iyeliğini yadsıyacak iyelik ve denetim biçimlerinin ortaya çıkışı, ücretli işin sona erdirilmesi ve her yönüyle sermayeyi devirip ve tam da bu yolların yardımıyla üretim güçlerinin devasa gelişim yollarını açması, daha az gözönünde bulunduruldu. Ortak iyelik ve ücretli işin kaldırılması, üretim güçlerinin büyümesi ve planlı ulusal ekonomiyi kurma düşüncelerine karşılık mutlak olarak bir yana itiliyor. Daha ileride, işçi devrimi görevlerinin ve sosyalizmin böyle yorumlanmasının, üretim güçlerinin büyümesi düşüncesinin sermayenin temeli ve burjuva iyeliğinin devirilmesi düşüncesine galip gelmesini sağlayan yorumun yalnızca Rus sosyal-demokrasisinin zihinsel durumunu açıklamakla kalmadığını; bu düşüncenin ikinci Enternasyonal ve ona egemen olan teknolojik determinizm ve evrimciliğin mirasının da göstergesi olduğunu belirteceğiz. Daha aşağıda ekonomik bir düzen olarak sosyalizmin özelliklerine yeniden döneceğiz. Burada bizim tartışma konumuz olan Rus işçisinin ve devrimci Rus sosyal demokrasisinin, Çarlık Rusya’sının geri kalmışlığından usanmış Rus burjuvazisinin ekonomik ufku ile kendi arasında gerektiği kadar açık-seçik bir biçimde sınır çizmemiş olmasıydı. Proletarya ve burjuvazinin ekonomik çevreninde ortak olan yönler epey çoktu. Ekonomik modernizm, endüstriyel büyüme, hatta ekonomik merkeziyetçilik ve plan, bunlar “Rus büyük burjuvazisinin” büyük çaba ve kesinlikle rekabetçi ekonomiden farklı yollarla kendi geri kalmışlığını telafi etmek için kullanacağı ekonomik platformun öğeleri olabilirdi. (Rus devrimi ve bu ülkede planlı ekonomiye dayalı hızlı büyümenin gözlenmesinden sonra, birçok geri kalmış ülkede, burjuvazi bu platformun tüm öğelerini, resmen, kendi pragramına dönüştürdü). Vurgulamak istediğim yalnızca ekonomik yönden işçi sosyalizminin daha pratik çizgilerini belirtip açıklayan bir kitapçık veya senedin bulunup bulunmadığı değildir. Tartışma konusu olan, partili veya partisiz, öncü Rus işçilerinin alternatif bir ekonomik ufukla eğitilmeleri ve burjuva ekonomik evrimi uzak planına karşı bağışıklık kazanmalarıdır. Böyle bir öğretim ve eğitim ancak yıllar boyu, derin ve açık sınır çizmek ve polemikler yoluyla olanaklı idi. Tıpkı Rus burjuvazisinin emperyalist nasyonalizminin, Rus işçisinin gözünde tüm saygınlığını yitirdiği süreç gibi. Ancak Rus burjuvazisinin ekonomik alternatifi el değmeden ve eleştirilmeden kaldı. Gerçekte daha sonra, Rus ekonomisinin ve hareket yönünün pratikte güncel bir soruna dönüşmesiyle, Rus işçilerinin ekonomik beklentileri ile, modernizm, endüstrileşme vb. gibi anti-çarcı burjuvazinin eleştirilmemiş ekonomik düşünceleri arasındaki ortak noktalar belirginmeşmeye başladı. 1920'li yılların belirleyici ve tarihsel dönüm noktasında bu ortak zemin proleter devrimin ekonomik boyutta ilerlemesinin yani kesin ve geri dönülmez utkusunun yolunu kesti ve Rus proleter devrimini Rusya’nın kapitalist evriminin çizgisine soktu. Konuşmamın bu bölümünü özetliyorum. 20. yy. temel bir soruyu Rusya toplumunun karşısına koydu. Bu ekonomik geri kalmışlığın giderilmesi ve Batı Avrupa’nın denediği endüstriyel ve üretimsel büyümeyle yan yana yürümekti. Rusya’daki toplumsal güçler, bu temel sorun çevresinde harekete geçtiler. Rusya’da yükselmekte olan iki temel sınıf, burjuvazi ve proletarya, birlikte eski düzene karşı savaşmaya başladılar ve aynı zamanda karşıt çevrenlerle düşman iki güç olarak karşı karşıya geldiler. Rusya toplumunun verileri gözönünde bulundurulduğunda, her iki alternatif de gerçekleşebilmenin tarihsel olanaklarına iye idiler. Her iki alternatif, Rus toplumunun ekonomik gelişme yolunu açabilirdi. Bolşevizm ve Leninizm, işçi sınıfını bağımsız bir güç olarak Çarlık ve burjuvazinin karşısında, ortaya çıkardı. Siyasal gücün yazgısı ve hatta hükemetin yapısı konumunda bu sınıfsal bağımsızlık elde edilmişti ve Rusya proleter hareketinin belirginleşmiş ve organik belirleyicisi durumuna gelmişti. Bu bağımsızlık, bolşevizm önderliğinde Rus proletaryasına ve siyasal üstyapıya ilişkin burjuva demokratik evrim planlarını dağıtma ve proleter devrim yoluyla bağımsız işçi gücünü biçimlemelerinin yolunun açılmasına izin verdi. Ancak Rusya’nın ulusal ekonomik geri kalmışlığının giderilmesine ilişkin popülist (halkın tüm kesimlerince benimsenen anlamında) ülkü ve uluslararası sosyal-demokrasiye egemen çarpık ekonomik düşünceleri Rusya toplumunun temel sorunu olan toplumsal üretim yolları ve ekonomik gelişme konusunda Rus devriminin en belirleyici döneminde, bağımsız bir işçi saflaşması yetisinden, öncü Rus işçi sınıfını ve onun partisi, bolşevik partiyi, yoksun bıraktı. “Devrim kendi erekleri konusundaki bulanıklığa kurban gitti”. Bu kuramsal ve zihinsel bir sorunu değil, toplumsal bir gerçeği temsil ediyordu. Toplum, kendi ekonomik evriminin uzak planı konusunda yeterince kutupsallaşmamıştı. İşçilerin partisi, üretim ilişkilerinin devrimci dönüşümünü gerçekleştirecek çevrene iye olmaksızın ve ulusal ve uluslararası boyutta kapitalist toplumun siyasal ve ekonomik baskısının sonucunda, burjuva ufku ile ortak olan ekonomik mevzilerine geri çekildi. Kapitalist düzenin devrimci dönüşümünün yerini, devlet iyeliğinin artırılması sermaye birikimi ve işbölümü için planlama yoluyla düzeltilmesi aldı. Bu aşamadaki duraklamayla, işçi devrimi tüm siyasal utkusunun yavaş yavaş burjuva ekonomisinin gereksinimleri ve baskısı yoluyla geri alınmasına izin verdi. Toplumun ekonomik düzeninin belirlenmesi gereken döneminde, hiçbir cephe ve savaşta proletaryanın bağımsızlığı, Leninizm, temsil edilmedi. “Bir ülkede sosyalizm” Rusya'nın milli-burjuvazisinin ekonomik çıkarları mevzisine bu geri çekilişin bayrağı idi. Bu, ortak iyelik ve ücretli işin kaldırılmasına dayalı daha “üstün” bir ekonomik yapı olarak Rusya’da sosyalizmin kuruluşunun Leninci bayrağının yokluğunda, öne çıkarılabilen bir bayraktı. Rusya’da sözcüğün gerçek ve Marksist anlamında sosyalizmin kuruluşu yalnızca olanaklı değil, devrimin sürekliliği ve istikrarı açısından yaşamsal idi. İşçi devrimi ekonomik görevleri karşısında yenildi. Bu çıkarımlardan birkaç önemli sonuç elde edilebilir. Birincisi, yine devrimden sonra Rusya’da ekonomik dönüşüm sorununun temel rolüne vurgu yapıyoruz. Rusya’da sınıf savaşamı belirli toplumsal ilişkiler içinde ve bu ilişkilerde bulunan karşıtlıklar ve çatışmalardan kaynaklanan düğüm noktaları çerçevesinde gerçekleşiyordu. Rusya proletarya ve burjuvazisini ortaya çıkaran aynı süreç varolan ekonomik durumun dönüştürülmesinin somut gerekliliğini de ortaya koyuyordu. Rusya devriminin yazgısı sonunda bu toplumsal - tarihsel temel gerekliliği yanıtlamakla belirlenecekti. Bu proleter devrimin evriminde ana halkayı oluşturmaktadır. Karşı - devrimci burjuvazinin temel sorununu oluşturduğu gibi materyalist bir çözümleme, bu dönemin tarihini bir işçi devriminde istenen ve istenmeyen şeylerin yapılmasına ilişkin önceden yaratılmış soyut örneklere dayanarak değil, Rusya toplumunun bu düğüm noktasına toplumsal sınıfların yaklaşımıma dayanarak yapılmalıdır. Bizim tartışmamız Rusya işçi sınıfının 20 yıl boyunca kesin bir biçimde siyasal erki ele geçirmek için savaşmasına karşılık, bu erki ele geçirip işçi hükümetini kurmasına rağmen, devrimin en belirleyici döneminde, toplumun ekonomik dönüşümü konusunda burjuva çözüm yoluna teslim oluşu yönündedir. Devrimin ekonomik sonucu Rusya kapilatizmine belirli düzenlemelerin empoze edilmesi olarak ortaya çıktı, sosyalist bir dönüşm olarak değil. Bu başarısızlığın kökenlerini işçi sınıfının kendi maddi, toplumsal ve ekonomik uzak planını Rusya burjuvazisinin ulusal ve endüstriyelci çevreninden ayıramamakta aramalı. İkinci olarak, Rusya’da, devrimden önce, toplumsal güçlerin savaşımının Rusya’nın ilerideki gelişimi konusunda tamamen iki alternatif sınıfsal yolun çevresinde biçimlendiklerini –burjuvazinin milli - endüstriyel yolu ve proletaryanın sosyalizmi– kabul edersek, Rusya işçi devriminin yazgısının da bu temel sınıfsal anlayışın sürdürülmesi üzerinde değerlendirilmesi gerektiği de açıklılık kazanmış olur. Rusya’da işçi sınıfının siyasal utkusu, siyasal ve ekonomik bakımdan büyük burjuvazinin silahsızlandırılması, alternatifli ve örneklere dayalı Rusya toplumunun yazgısının belirlenmesi konusunda, proletarya ile burjuvazi arasında toplumsal ve sınıfsal savaşımın son bulması anlamına gelmez. Kavranması önemli olan şey bu iki yolun devrimden sonra hangi yeni biçimlerle ve hangi maddi toplumsal güçlere dayanarak kendilerini Rusya’nın toplumsal ve siyasal sahnesine soktuklarıdır, çünkü tarihsel bakımdan her iki alternatif de hala olanaklıydı ve gerçekleşme zeminine iye idiler. Elbette ki biz Marksist olarak, belirli bir sınıfsal hareketin etkin güçleri olarak, işçi sınıfının sosyalist alternatif bayrağını seçtiği uğraktan itibaren, başka bir toplumsal alternatifin gericilik anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Bu tabii ki diğer sınıfsal alternatiflerin pratikte saygınlığının yok edilmesi için bizim görev ve niyetimizin göstergesidir ve dile getirilmesi zorunludur. Ama gerçek anlamda 1917'de Rusya’da iki süreç toplumda maddi ve gerçek dönüşümler yaratabilirdi, –ekonomik yönden güçlü bir ülke yaratma doğrultusunda dönüşümler– Rusya toplumunun kapitalist gelişimi, Rusya’nın kapitalist düzen altında ekonomik güçlenmesi, bunlar hala gerçek ve maddi olanaklar ve toplumda canlı bir ufuktular (nitekim daha sonra Rusya’nın ekonomik evriminin kapitalizm altında geliştiğini gördük). Öyleyse tartışma hangi toplumsal ve sınıfsal güçlerin bu tarihsel açıdan olanaklı ve güçlü alternatiflerin temsilcileri olacaklarıdır, daha önce Rus sosyaldemokrasinin bir kesiminin (Menşevizm) nasıl 1917'den epey önce dolaysız olarak Rusya toplumunun kapitalist gelişmesinin çevrenine teslim olduğunu ve Bolşeviklerin de bu katışıklıktan nasıl pay aldıklarını göstermeye çalışmıştım. Gerçek olan, bu burjuva çevreninin özel koşullar altında, 1920'li yıllarda, gerçek bir sosyalist bayrağı öne çıkaracak birleşik bir proleter saflaşmanın yokluğundan, komünist Partinin içindeki resmi çizgi Stalinist çizgi tarafından, temsil edildiğidir. Öyleyse biz 1917 devriminin ertesinde, Rusya toplumunun etkin güçleri arasından burjuvazinin adının silinip ve Rus toplumunun gelişmesinin burjuva alternatifinin gerçekleşebilecek olanaklardan yoksun kaldığı gerçekdışı ve şematik betimlemeyi yadsıyoruz. Ekim devriminin toplumsal ufkunun kavranması, devrimden önce ve sonra sınıf savaşımının sürekliliği, Ekim Devriminin ertesinde proleter ve burjuva uzak planlarının Rusya toplumunu dönüştürmek üzere gerçek olarak halka karşı bulundukları ve sınıfsal savaşımın düğüm noktaları olarak, toplumun gerçek güçlerini kendi çevrelerinde saflaştırdıkları gerçeğinin kavranması anlamına gelir. Köktenci solun genelgeçer yorumlarında bile, son çözümlemede Stalin akımının Rus nasyonalizmini temsil ettiği vurgulanmaktadır. Ama bu solun hiç ilgilenmediği nokta nasyonalizmin ideolojik bir görüngü veya sırf üstyapısal bir eğilim olmadığıdır. Bu nasyonalizm burjuvazinin bayrağı ve onun toplumdaki maddi gücünün simgesidir. Bu nasyonalizmin belirgin bir içeriği vardır ve bu Rusya ulusal ekonomisini o dönemdeki Avrupa’nın gelişmiş kapitalist ekonomisi seviyesine ulaştırmaktan başka birşey değildir. Burjuvazinin maddi gücü, burjuvazinin fiziksel olarak müdürlüklerde ve hükümet mevkilerinin başında oturmasının çok ötesindedir. Burjuvazi kendi çıkarları ve düşüncelerini tüm toplumun ülküleri olarak yayar. Burjuvazinin düşünceleri, dolayımsız olarak burjuvazi ile hiç bir ortak çıkarları bulunmayan milyonlarca insanın “kendiliğinden” eğilim ve bilinçlerinde yaşamını sürdüren büyük bir maddi güce dönüşüyor. 1917 devrimiyle Rusya’nın siyasal sahnesinden burjuvaziyi silen kişi kapitalist toplumun sınıfsal ilişkilerinin geniş kapsamlı ve toplumsal Marksist anlayışın en kötü ve eksik kavrayıcısı konumuna ve açıkca indirgemeciliğe düşmektedir. Ekim devrimi, işçi sınıfının lehine, burjuvazi ve proletaryanın arasında toplumda varolan güç dengesini büyük ölçüde etkiledi, ancak bu sınıfsal karşılaşmanın özünü, sınıf savaşımının ana ekseni olarak ortadan kaldırmadı ve büyük bir ekonomik dünüşüm olmaksızın da bunu başaramazdı. Bu nedenden dolayı biz Ekim Devriminin başarıya ulaşması ve işçi hükümetinin kurulmasıyla Rusya toplumunun hareket dinamiklerinin yorumunu proletarya ve burjuvazinin sınıfsal savaşımından başka bir şeye dayandıran ve proletaryanın toplumun diğer tali sınıflarıyla çatışmalarına önem verenlerle, sosyalizmin kapitalizm tarafından değil küçük meta üretimince tehlikede olduğunu savunan görüşlerle, çelişmekteyiz. Bize göre devrimden sonra toplumun sorunlarının bu biçimde yorumlanması Marksist kuram açısından yanlış ve mekanik, siyasal açıdan da kör bir iyimserliktir. Biz proletarya çıkarları ile diğer toplumsal kesimlerin eğilimleri arasında olan çatışmaların önemini yadsımıyoruz, tersine toplum hareketinin sınıfsal dinamizminin sürekliliğine, iş ve sermaye, işçi ve kapitalistin devrimden önce ve sonra karşı karşıya gelişi ve bu dinamiğin bütün öteki çekişmelerin de ardında bulunduğuna vurgu yapıyoruz. Rusya büyük burjuvazisinin siyasal ve ekonomik silahsızlandırılması ile bu sınıfın toplumsal çözüm yolu silinmiş olmaz. Sadece insani taşıyıcılarını yitirir ve zorunlu olarak geçici insani ve sınıfsal taşıyıcılar bulmak durumundadır. Başka bir deyişle, Ekim ertesinde proletarya kendi alternatifinin peşindeyken, denklemin diğer tarafında gelişmekte olan (tabii ki uluslararası sermayenin alternatifinin savunucusu olarak etkinlikte bulunabilen) sınıfsal ve toplumsal güçlerin sahneye çıkmasıdır. Çiftçilik, küçük burjuvalar, aracılar, bürokratlar vs. bu temel sınıfsal çatışmanın içinde, yalnızca burjuva alternatifinin dayanması ve sürekliliği için etkinlikte bulunabilen insanî ve sınıfsal taşıyıcılarıdırlar, yoksa tâli kesimlerin yeni oluşmuş etken güçleri ve temsilcileri değildirler. Bu tâli kesimler bu kapasitede yani burjuva alternatifinin maddi temeline dönüşecek, toplumsal belirleyici bir rol oynayabilirler yoksa kendi kesimsel çıkarlarının savunuculuğu kapasitesinde değil; İran’daki mollalar örneği ve dini hiyerarşi bu gerçeğin canlı ve belirgin bir göstergesidir. Bu tâli kesimin hareketi, maddi önemi, işçi sınıfına karşı kendi kesiminin çıkarlarını savunmakta değildir, tersine İran’da burjuvazinin sınıfsal tahakkümü ve sınıfsal alternatifini ayakta tutup sürekli kılmasındadır. Toplumsal savaşımlar ancak olabilirlik ve tarihsel-bütünsel saygınlıkta olan toplumsal alternatiflere dayanarak biçimlenebilir. Bu savaşım bizim dönemimizde sosyalizm ve kapitalizm savaşı, proletarya ve burjuvazinin çatışmasıdır. Toplumun bütün kesim ve sınıfları bu çatışma çevresinde kutupsallaşmalıdırlar ancak bu kesim ve sınıflar son çözümlemede bu temel savaşımın dışında, belirleyici bir toplumsal rol oynamazlar. Bu tartışmanın bir başka anlamı da proletaryanın kendi ülküsünü gerçekleştirme yolundan sapması veya yenilgiye uğraması durumunda, Rusya toplumunun ekonomik yaşamını sürdürebilmek için burjuva alternatifi dışında bir yol göremediğidir. Biz yeni üretim biçimi veya küçük üretime vs. ye dayalı ara ekonomi tartışmalarını olumlamıyoruz. Biz bürokrasiyi vb. bir toplumdaki temel sınıflar olarak olumlamıyoruz. Bunları kapitalist toplumun ve kapitalist egemenliğin süreklilik biçimleri olarak değerlendirmek gerek. Kağıt üzerinde her yeni üretim biçimini veya bir yeni sınıfı tanımlayıp ve gerçekleri bu üretilmiş örneklere göre gerekli cetvellere sokmak olanaklıdır. Ancak tarih, toplumun gerçek sınıflarının pratiği sonucu, maddi olanaklar ve toplumsal zemine dayanarak hareket eder. Kapitalist toplum bazında, proleter devriminin yenilgisi, yeni biçimlerle de olsa, kapitalizmin sürmesi anlamına gelecektir, yoksa etken güçleri, tarihsel zemini ve toplumsal temelleri, sosyalizm ve kapitalizm savaşının şiddetlendiği dönemde, dışsal varlığı bulunmayan yeni üretim biçimleri anlamına gelmez. Böyle bir bakışaçısını savunanlar yalnızca bu yeni üretim biçimlerinin oluşum biçimleri ve kökenlerini değil, yalnızca bunun sosyalist harekete karşı nasıl utku kazandığını değil, ayrıca bu alternatifin burjuva alternatifini, gerçekten var olan kapitalizmi nasıl alt ettiğini de açıklamak durumundadırlar. Proleter devrimin başaramadığını, yani sermayenin devrilmesinin, nasıl toplumsal bir “kesim” tarafından, burjuvazi tarafından hiçbir karşı koyuş olmaksızın gerçekleştirildiği açık değil! Özetleyecek olursam: Rusya devrimine tarihsel ve toplumsal bakışın zorunluluğuna yaptığımız vrugu, bizi toplumun temel sınıflarının savaşının, proletarya ve burjuvazinin ve bu iki sınıfın tarihsel ve toplumsal alternatiflerinin karşı karşıya gelişi, sosyalizmin ve kapitalizmin, Rus devrimi yazgısının değerlendirilmesinde temel olması gerektiği noktasına getiriyor. Toplumsal alternatiflerinin karşı karşıya gelişine rağmen, belirli bir aşamada, birlikte Rusya’da var olan köhne düzene karşı ayaklanan ve sonra belirli aşamalarda, 1905 devriminden I. Dünya Savaşı ve Ekim Devrimine değin, dolayımsız olarak karşı karşıya gelen iki sınıf. Sovyet Devleti ve partinin yozlaşması, partide, Sovyet devletinde, Komintern ve dış politikada nasyonalizmin yükselişi, kendiliğinden gelişen olaylar değildi. Sosyalist alternatifin bulanıklığı, sosyalist toplumsal bir pratiğin yokluğu, bunlar ancak Rusya’da burjuva-endüstriyel alternatifin belirleyici öğesi olan nasyonalizmin büyümesi için bir fırsattır. Sosyalist kutup Rusya için kendi maddi alternatifnin sunuluşu ve ilerlemesi için güçsüz ise, nasyonalizm ve Rusya’nın burjuva-endüstriyel gelişimi, meydanda at koşturacaktır. Bu burjuva bakışaçısının insani güçleri hangi kişi veya toplumsal kesim olursa olsun Devrimden sonraki dönem bu iki eski eğilimin yeni sorular çerçevesinde ve yeni koşullarda çatışmalarının alanıdır. Bu çatışma en sonunda nosyonalizm ve kapitalist gelişme yolu lehine son bulmuştur. Bizim göstermemiz gereken bu yenilginin neden ve koşullarının ne olduğu, bu çatışmanın düğüm noktalarının ne olduğu, bu eğilimlerin etkin güçlerin ve temsilcilerinin kimler olduğu ve nasıl etkinlik gösterdikleri, devrimden sonra Rusya’da bu her iki yol için hangi uygun ve uygunsuz etkenlerin varolduğu ve en sonunda, devrimci proletaryanın bu yenilgiden kaçınmak için alternatifinin ne olduğu ve bizim için bu alternatifin hangisi olduğudur. Bu genel metodoloji ve betimlemeye dayanarak biz Rusya devriminin, Bolşevik partinin, Sovyet Devleti vs.’nin yazgısını araştırıyoruz.
DEVRİMİN SONAL YENİLGİSİNİN
Rusya işçi sınıfının devrimini kesin biçimde sonuçlandırmadaki güçsüzlüğünün en önemli nedenlerinden biri bu devrimdeki öncü öğenin kuramsal hazırsızlığıydı. Aşağıda bu eksikliğe içerik açısından değineceğim. Ancak en başta, burada sözünü ettiğim Bolşevik partinin Marksist kurama “bilimsel” açıdan egemen oluşu veya Bolşevik partinin kuramsal bilgisi değildir. Ben kuramdan, bağımsız bir alan ya da kendinde bir değer olarak konuşmuyorum. Benim kuramsal olarak hazırlıksız olmaktan kastettiğim, toplumsal düzeyde işçi sınıfının siyasi bakışının bulanık olması ve açık olmayışıdır. Rus işçisi toplumun devrimci dönüşümünün öncüsü olarak meydana çıktı. Ama bu dönüşümün ne gib etkileri olacağı ve bu önderliğin toplumu hangi yöne sürükleyeceği, işçi sınıfının, önderlerinin dilinden, kendini, ereklerini ve toplum alanındaki önceliklerini nasıl yorumlayacağına bağlıdır. İşçi sınıfı pratiğinde, sınıfın öncüsü, siyasal parti ve sınıfın pratik önderlerinin önüne koyduğu ufuktan daha ileri gitmez. İşçi toplumsal itirazın önderi olarak meydana çıkabilir ancak pratikte savaşım çevreni, demokratik dönüşümlerin gerçekleşmesi, ulusal bağımsızlığın elde edilmesi, ırk ayrımcılığın sona erdirilmesi vs.’nin ötesine geçmeyebilir. 79 devriminde İran’da işçiler somut olarak pratikte kimi belirleyici uğrakta yığının önderliği konumuna geldiler. (İşçi grevleri pratik olarak devrimci hareketin odağı haline geldi). Ama bu aynı işçiler savaşım çevrenlerini İran sol burjuvazinin uzak planının ötesine taşımadılar ve belirgin biçimde sosyalist bir güç ve önderlikten toplum bazında yoksundular. Öncü öğenin kuramsal hazırlığı yalnızca onun olgunluğu ve kuramsal bilgililiği anlamına gelmez. Temelde bunun anlamı işçi sınıfını her belirgin dönem ve uğrakta başka toplumsal eğilimlerden ayrı olarak sınıfsal ereklerinin doğru yorum ve betimlemesiyle donatmaktır. İşçi partisi Marksizm’in kuramsal kavrayışında bir eksiği olmamasına karşın gerçek anlamda toplum çapında kuramsal savaşım yoluyla işçi sınıfını nasyonalizm, dini baskı veya kadının baskı altında kalışı konusunda iyi geliştirmemiş olabilir. Daha önce de belirttiğim gibi bu kuramsal hazırlıksızlık, işçi sınıfının devrimci görevleri konusunda aydınlanmış olmasında kendini gösterir ve toplumda dönüştürücü gücün önderi olarak işçilerin erkinin etki alanını belirler. Proletaryanın sosyalist hareketinin bu kuramsal hazırlığı yalnızca işçi partisinin Marksist kuramı bilimsel kavrayışıyla oluşmaz ve sırıf hareketin kuramsal sorunlarına ilişkin kitapçık ve bröşürlerle özetlenmez. Sorun, pratikteki işçi önderlerinin dönüm noktalarında ve sınıf savaşımının sıcağında açık seçik sınırlarla eğitilmeleridir. Sorun kuramsal ilkelerin öncü işçi ve pratikteki önderin siyasal ve pratik öz-bilincinin bir parçasına dönüşmesidir, bu ancak bu sınıfsal ilkelerin proleter olmayan eğilimlerin çıkarlarıyla toplumda oluşan gerçek çatışmalar içinde karşı karşıya konulması ile olanaklıdır.
|
|