Federalizm Gerici Bir Slogandır*
Enternasyonal Dergisinin Federalizm Sloganı Konusunda Mansur Hikmet’le Söyleşisi
Enternasyonal: Bildirgede federalizm sloganının bazı partiler tarafından ortaya atılmasının kesinlikle insanlar arasında böyle bir isteğin yansıması olmadığı söylenmektedir. Öyleyse bu bildirgeyi sunmanın gerekçesi nedir?
Mansur Hikmet: Federalizm sloganının insanların zihniyetinde ve yaşayışında yeri olmadığı gibi İran’da yaşayan milyonlarca insan arasında etnik kimlik ve etnikçilik de korkulacak bir şey değil. Ancak bu, etnikçiliğin ve etnikçilerin yol açabileceği felaketlerden ve trajedilerden insanları korumak için ne yazık ki yeterli değil. Kendi çevrenize ve dünyaya bakıp son yirmi otuz yılda yaşananları gözden geçiriniz. Şeriat ve molla yönetimi yirminci yüzyıl İran’ında ne gibi bir zemine sahipti? Görünürde hiç. Bunlar seksen yıl önce meşruiyetçilerle, hepimizin bildiği biçimde, hesaplaşan insanlardılar. Molla haysiyetsiz, parazit bir kesimdi, köyde ve kentte insanların alay konusuydu. İki kuşak önceki kızlarımız okula başları açık giderlerdi. Müzik ve sinema insanların yaşamlarının ayrılamaz parçalarıydı. Buna karşın bu toplumda günümüzde tanrısal cinnet, dini cehalet ve İslamcı canavarlar hüküm sürmektedir. Yugoslavya endüstüriyel çağdaş, günümüzün her türlü ölçeğine göre uygar bir toplumdu. Yugoslavlar bu olaylardan önce milliyet ve etnisiteyi unuttuklarından söz ediyorlar. Böyle bir durumu düşünmeleri bile söz konusu değildi. Hala da inanamıyorlar ve nasıl böyle olduğunu anlayamıyorlar.
Etnisite ve etnikçiliğin İran toplumunda kökü ve güçlü dayanakları olmadığı ve federalizm isteğinin halk arasında alıcısı bulunmadığı toplumdaki ana gidişin, hareketlerin ve eğilimlerin bu yönde olmadığı anlamına gelir. Ancak soru toplumun etnikçi kışkırtmalara karşı ne kadar korunaklı olduğu ve kendisini bu etnik gericiliğin olası saldırısına karşı savunmada ne kadar hazırlıklı olduğudur. Nadir Bektaş’ın dediği gibi nasyonalizm ve etnikçilik yaşamlarını kuluçkada sürdüren ve özel koşullarda yeniden etkinleşen ve zaman zaman epidemik olabilen virüsler gibidirler. Nasyonalizm ve kavimcilik günümüz İran toplumunda yaygın siyasal-kültürel hastalıklar değildir. Ancak ne kökleri kurutulmuş ne de günümüz İran toplumu buna karşı aşılanmış durumda. Daha şimdiden yüzsüzlük ve pişkinlikle İran halkı için etnik nüfus cüzdanları çıkarmaya başlayan bu federalistlerin ve gerici toplulukların varlığı bu virüsün kökünün kurutulmadığını, dönüşmüş çalkantılı siyasal koşullarda birçok zorluğa yol açabileceğini göstermektedir. Bu bildirgenin yayımlanmasının amacı toplumu hazırlıklı olmaya ve korunmaya yöneltmektir. Bu bildirgenin yayınlanmasının anlamı aynı zamanda işçi komünizminin bu gericiliğin karşısında kararlılıkla duracağı ve bu insanlık karşıtı ve işçi karşıtı toplulukları ve eğlimleri halk önünde rezil edeceği gerçeğini nasyonalistlere, etnikçilere, ulusalcılara ve çevrelerindeki aklı kıt aydınlara açık seçik duyurmaktır. İnsanları yirmi yıl dinle tutsak edip bastırdıktan sonra bir yirmi yıl daha etnisite ve milliyetle bastırmalarına izin vermeyeceğiz.
Enternasyonal: Bildirge federalizm sloganının ortaya çıkmasını doğrudan Kürt sorunuyla ilişkilendiriyor. Bu konuda daha fazla açıklama yapılmalı.
Mansur Hikmet: Dediğim gibi, bırakın toplumun farklı kesimleri arasındaki ulusal ve etnik çatışmaları ulusal ve etnik adlandırma bile ülke çapında eski, yaygın ve geçerli bir görüngü değildir. Bütün kavimlerin geri kalmış folkloründe etnik kendini beğenmişlik, yabancıdan korkma, şovenizm vs.nin bulunması doğaldır. Bütün ülkelerde, en türdeş “uluslar” arasında bile bu olay bulunmaktadır, görünürde sermaye ve kapitalizm mevcut olduğu sürece de insanlar arasında bu gibi uçurumlar ve ayrımlar yaratmak da devam edecektir. İran da bunun dışında değil. Ancak işinin içinde başka iş olmayan ve gizli niyeti bulunmayan herhangi bir gözlemci İran toplumunun bir hekimin federalizm ilacıyla tedavisini gerektirecek ulusal ve etnik çekişme ve tolerans eksikliği pençesinde tutsak olmadığını teslim eder.
Dikkat edildiğinde bu kavramın son dönemde ortaya çıkmasının doğrudan Kürt sorununa ve Demokrat Parti’nin sanısına göre yakın gelecekte İran’da merkezi yönetimi ele geçirmesi beklenen ulusçu muhalefet ile Demokrat Parti arasındaki alışverişe ve görüşmelere bağlı olduğu görülür. Demokrat Parti’nin bütün derdi bölücü olarak etiketlenmemesidir, özellikle İran azametçi nasyonalistlerinin vahşetini ve “toprak bütünlüğü”nü savunmak adıyla girişebilecekleri cinayetleri bildiği için. Bundan dolayı Demokrat Parti de kaçınılmaz olarak “İranlılık” ve “toprak bütünlüğü”nü savunma safında yer almıştır. Nimruz dergisinde İffet Dadaşpur Demokrat Parti birinci sekreteri Molla Abdullah Hasanzade’den Komünist-İşçi Partisi’nin tutumu (Kürdistan’ın ayrılma hakkını tanımak, İran’ın eşit haklara sahip yurttaşları olarak İran’la birlikte kalmak veya ayrılmak için halkın doğrudan oyuna baş vurmak) konusunda görüşünü sorduğunda Bay Hasanzade sinirlenerek “hayır, biz bölücü değiliz” diyor ve merkezi devleti rahatlatmak için bizimle ateşli biçimde keskin sınırlarını çiziyor. Demokrat Parti özerklik istiyor, bu isteğini bütün ülkeye genişleterek, Kürt nasyonalizminin nasyonalist merkezi bir devlet karşısında yalnız olmayacağı bir formül uydurarak bu ereğe daha kolay ulaşacağı sonucuna varmıştır. Federalizm formülü Demokrat Parti’ye Kürdistan’ın olağandışı bir örnek sayılmamasıyla birlikte özerklik istemesinde yardımcı olacaktır. Federalizm Demokrat Parti önderliğinde Kürt ulusu dahil “İran’ı oluşturan bütün uluslara özerklik verin” anlamına gelir. İran’ın geri kalan halkının, Kürdistan’ın geniş bölümleri de dahil, zorunlu olarak kendilerini Fars, Lor, Gilek, Afgan, Kürt, Arap, Beluçi ve Türkmen olarak etiketlemediklerinden onlara ne.
Bu gerici alışverişin diğer ucunda kendilerini Kürt sorunuyla karşı karşıya gören ve bunu ilerdeki yönetimlerinin güçlendirilmesi yolundaki ana engellerden biri olarak sayan İranlı nasyonalist hareketler bulunmaktadır. Bunlar federalizm sloganında Kürt sorununu örtbas etmenin, insanların doğrudan oyuna başvurmaktan kaçınmanın ve Demokrat Parti’yle perde arkasında anlaşmanın olnağını görmekteler.
Federalizm tartışmasının kaynağı birkaç siyasi partinin Kürt sorunu konusunda fırsatçı ve ayakları yere basmayan hesaplarıdır, bu kendi başına ne fazla korkulacak bir durumdur ne de buna karşı günlük komünist ve nasyonalizm karşıtı propaganda yapmak güçtür. Ancak herbiri kendi çıkarının peşinde olan bu tartışmanın ana taraflarının yanında her zamanki gibi onurlu aydıncılık ve gazetecilik mesleklerine uygun olarak veya kendi örgütçü gereksinimleri temelinde kesinlikle, derinlemesine düşünmeksizin ve günün modası doğrultusunda, bir şeyler dile getirip şirin görünmekle kendilerini yükümlü gören bir saf görüyoruz. Bunlar Yugoslavya ve Sovyet halklarının acı yazgılarının tanıklık ettiği gibi bu gibi koşullarda en tehlikeli unsurlardırlar. Kişinin evinin penceresinden çocuğuyla komşu çocuklarının oyununa bakması sonra da kalemini eline alıp cehalet içinde 60 milyonluk bir ülkenin insanlarını 9 ulusa, 13 etnik gruba, 5 dil grubuna ve benzere bölmesi, bunların kentlerini ve mahallelerini bu kişilerin tablolarına uygun olarak aralarında bölüp karşı karşıya durmaları gerektiğini yazması inanılır şey değil. Bu ahmakça düşünceler böylesine kanlı sonuçlara yol açmasaydı dinleyenleri güldürebilirdi belki. Ancak bu kişiler bilerek veya bilmeyerek yarın olacak olan etnik temizliklerin ve toplu idamların yolunu açmaktadırlar. Bunlar pencerenin dışındaki o çocukların yaşamları ve yaşayışlarına karşı komplo kurmaktalar, sorunun duyarlılığı da buradan kaynaklanmaktadır.
Bu 30 yıl önceki dünya değildir. Elektronik ve enformatik devrim ve uluslararası görsel, işitsel medyanın ortaya çıkması, işbirlikçi jurnalizmi ve düşünce mühendisliğini çeşitli ülkelerde güç denklemlerinin ve siyasal gidişin gelişmesinin belirlenmesinde önemli bir etkene dönüştürmüştür. En ahmakça ve zihinlerden en uzak siyasal eğilimler ve toplumsal reçeteler, daha geniş sınıfsal ve global ölçeklerde egemen sınıfın bazı kesimlerinin işine yarıyorsa derhal palazlandırılıyor ve insanların zihinlerine dayatılıyor. Sorun Demokrat Parti’nin, ulusçu, cumhuriyetçi ve monarşist partilerin artıklarının küçük hesaplamalarının ötesindedir.
Kürdistan sorununu ilgilendirdiği kadarıyla, ayrılma veya eşit haklara sahip yurttaşlar olarak birlikte kalma konusunda özgür bir referandum yoluyla karar vermesi gereken Kürdistan halkıdır. Yalnızca bu karar, hangi yönde olursa olsun, ilkeseldir ve meşrudur. Kürt sorunu Demokrat Parti ve öteki özerklik yanlısı partilerin erkten pay almaları ve “Kürdistan’ın egemenliğinin” halka rağmen onlara verilmesi konusunda değildir. Kürdistan konusunda partilerin perde arkası alışverişleri, görüşmeleri ve anlaşmları her türlü meşruiyetten yoksundur.
Enternasyonal: Bazı sol örgütler “Kara senaryo, Ak senaryo” makalesinde dile getirilen tehlikeler konusunda partimizin işi abarttığını dile getirdiler. Bu son bildirgeye de böyle yaklaşacaklarını sanmıyor musunuz?
Mansur Hikmet: Aramızda kalsın, ama ben monarşi karşıtı geleneksel İran solunun etkin üyelerine, yandaşlarına ve ailerine duyduğum saygı ve nasıl olursa olsun emekçi halkın iyiliğini istediklerini bildiğim bu insanların iyi niyetleri bir yana bunları siyasal parti ve örgütler olarak ne sosyalist olarak niteliyorum ne de Soğuk Savaş sonrası dünyada bunların ayrım yetilerine ve işlerliği olan bir görev üstlenebileceklerine inanıyorum. Bunlar vakti dolmuş ufuksuz hareketlerdirler. Tudeh Partisi ile Ulusal Cephe’nin artık yaşlanmış olan gençlikleridir bunlar. Bu kesimin bu bildirgeye karşı tutumları önemli değildir. Daha önemlisi, belki, bildirgenin onlara karşı tutumudur.
Ancak bildirge temelde bunlara yönelik değildir. Halka, özellikle işçi sınıfına yöneliktir, milliyetçiliğin ve etnikçiliğin tuzağına düşmeyip bunlara karşı mücadele etmek üzere bu sözcüklerin ve sloganların toplumsal, siyasal ve tarihsel anlamına dikkat etmelerini istemektedir. Kara ve ak senaryo tartışmalarının tersine biz bu bildirgede federalizm sloganının günümüz İran toplumuna dayatılması olasılığının düşük olduğunu söylüyoruz. Bu yüzden tartışma nesnel koşulları abartmaya ilişkin değildir. Tartışma federalizm dahil sloganların ve ulusçu yorumların ta içinde yer alan eski pisliklerle ilişkilidir. Bunu abartmak olanaklı değildir, temel olarak bu konuda ne dense azdır.
Enternasyonal: Bu sloganın bu sloganı orataya atan partilerin ve toplulukların özgüllüklerini gösterdiğini, bunları bu çerçevede yargılayabileceğimizi söyleyebilir miyiz? Bu bildirgeyle birlikte Parti’nin federalizmi savunan partiler ve örgütlerle ilişkisi değişecek mi?
Mansur Hikmet: Bence kuramsal düzlemde partileri bu çerçevede yargılamak olanaklıdır. Dinciliğin, şovenizmin, monarşizmin veya kadın erkek eşitliğine karşı olmanın çağdaş İran tarihinde bir hareketin gerici sayılmasına yettiği gibi insanlara etnik nüfus cüzdanı çıkarmak, etnisite ve ulusa dayalı bir yönetim kurmak da bir hareketin gerici sayılması için yeterlidir. Soru federalizm sloganının pisliğinin, toplum karşıtı, insan karşıtı ve işçi karşıtı anlamının geniş düzlemde bilinip bilinmediğidir. Belki daha bilinmiyordur. Bu da bir dönem boyunca bu sloganın muhalefet partilerinin ve örgütlerin programından ve propagandalarından kaldırılması için çabalamamız gerektiği anlamına gelir. Ancak daha şimdiden, federalizmi ve toplumun etnik örgütlenmesini bilinçli ve ısrarla savunan herhangi bir hareketin gerici sayılması gerekmektedir.
Enternasyonal: Bu bildirge Parti üyeleri önüne ne gibi görevler koyar? Partililer federalizm sloganını ortaya atan örgütler karşısında ne yapmalıdırlar?
Mansur Hikmet: Burada yapılması gerekenlerin bir listesini vermemize gerek yok. İşin aslı bizim bu sloganların gerçek içeriğini kararlılıkla ve bütünüyle insanlara anlatmamızın gerektiğidir. Bu sloganları ortaya atan partiler nereye giderlerse gitsinler, nerede olurlarsa olsunlar bizim eleştirimizin ağırlığını üzerlerinde duymalıdırlar. Etnik ve ulusçu düşünceyi ve siyaseti rezil etmek gerek, dini siyaset ve düşüncenin bugün rezil olması gibi. Bütün emekçiler olmasa bile işçi sınıfının ilerici ve hareketli kesimi federalizm sloganı yalnızca lüks hediye kağıdına sarılı bir çeşidi olan ulusal ve etnik gericilikten öylesine nefret ediyor olmalı ve ona karşı o denli duyarlı olmalıdırlar ki yarın hiçbir güç işçinin ve işçi komünizminin ilerlemesini etnik çekişmeler ve felaketler çıkararak durduramasın ve insanları Yugoslavya’da gördüğümüz duruma sürükleyemesin. Propagandamız ve eylemlerimiz yerel Tojmanların, İzzet Begoviçlerin, Karadiçlerin, Meladiçlerin, Miloseviçlerin ve Jirinofskilerin ortaya çıkmasını olanaksızlaştırmalıdır. Bir cümlede söyleyecek olursak, hem insanların tetikte olmasını sağlamalıyız hem de bütün etnikçilere ve yarınki sponsorlarına işbirlikçi ve kuruntulu olmayan bir işçi komünist güçle karşı karşıya olduklarını bildirmeliyiz.
* İlk kez Haziran 1996’da Enternasyonal, sayı 21’de yayımlandı. ↑
Turkish translation: Siyavash Azari
hekmat.public-archive.net #0930tu.html
|